İletişim Uzmanı Öğüç: "Korku, dün akşam cadı avına dönüştü"
İletişim Uzmanı Çağdaş Öğüç, vatandaşın koronavirüs salgını korkusunun dün akşam boyut değiştiğini, hasta insanların isimlerinin sosyal medyada hızla paylaşılmasının ardından bir linç kültürünün ortaya çıktığını ve adeta cadı avının başlamasına neden olduğunu ifade etti.
Tüm dünyada olduğu gibi, Kıbrıs'ın kuzeyinde de koronavirüs (COVID-19) ile ilgili yalan haberler, virüsten daha hızlı yayılmaya devam ediyor.
Pozitif vakaların kuzeyde de görülmesinin ardından geçen süre zarfında, hem bazı gazeteciler hem de bazı sosyal medya kullancıları, yetkili makamlarca doğrulanmamış pek çok bilgiyi sosyal medyada servis etti.
Bu durum, test sonucu pozitif olsun ya da olmasın, kimliği ifşa edilen yurttaşların nefret söylemlerine maruz kalmasına neden oldu.
Bunun en yakın örneği dün akşam yaşandı, karantinaya alındıkları iddia edilen kişilerin isimleri sosyal medyada paylaşıldı, kullancılar adeta "cadı avına" çıktı.
Peki, bunların yaşanmaması için ne yapmalı?
Basın Emekçileri Sendikası (BASIN-SEN) Yönetim Kurulu Üyesi, iletişim uzmanı, akademisyen Çağdaş Öğüç, hem gazetecilerin hem de vatandaşın alması gereken önlemleri anlattı...
Basın çalışanlarının, hastalarla ilgili haber yaparken, hasta kişinin kimliğinin ifşa edilebileceği her türlü bilgiden uzak durması gerektiğini vurgulayan Öğüç, basın mensuplarının "her zamankinden daha fazla bir biriyle yarış içinde olduğunu", ifade ederek, "Ancak bu sürat, çoğu zaman insan hakları açısından birçok ihlalin ve teyit edilmemiş bilgilerin ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor" dedi ve ekledi:
"Dolayısıyla gazetecilerin teyit edilmiş bilgileri, insan haklarına ve hasta mahremiyetine saygı göstererek yayınlaması en doğru yöntemdir."
"HABERLER, EN HAM HALİYLE SERVİS EDİLMELİ"
Koronavirüsle ilgili tüm kesimlerin yeterince bilgi sahibi olmadığını anımsatan Öğüç, "Virüsün ne olduğu, önünün nasıl alınacağı gibi soruları yanıtlamamız mümkün değil" diyerek, bilim insanlarının bu konudaki çalışmalarının sürdüğünü, basın mensuplarının da olayı sadece anlatmaya çalışarak bilgi kirliliğinin önüne geçilebileceğini vurguladı.
Öğüç, haberin en ham haliyle servis edilmesinin, bu sürece katkı sağalayacağını da söyledi.
"HASTA KİMLİĞİNİN GİZLENMESİ, EN TEMEL HASTA HAKKI"
Hastanın özel kayıt ve kimlik bilgilerinin saklanmasının, en temel hasta hakkı olduğuna dikkat çeken iletişim uzmanı Öğüç, "Hastanenin elinde olan bu bilgilerin başka kişi ve kurumlarla paylaşılması hasta haklarının ihlal edilmesi anlamına gelir" diyerek, Bulaşıcı Hastalıklar Yasası'nın 15'inci maddesine işaret etti:
"Bulaşıcı Hastalıklar Yasası'nın 15'inci maddesi de hastanın mahremiyetine saygı gösterilmesi gerektiği ve bilgilerin gizli tutulmasını ifade etmektedir."
ÖNCE WHATSAPP GRUPLARINDA, SONRA SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA...
Facebook hesapları ve Whatsapp grupları üzerinden yayılan kirli bilgilere değinen Öğüç, geçtiğimiz haftalarda Lefkoşa Türk Lisesi'nde meydana gelen cinsel istismar olayına değinerek, şöyle devam etti:
"Vatandaş, bahsi geçen konunun özüne odaklanmak yerine dedikodu mekanizmalarını aktif ederek, birçok videonun sosyal paylaşım platformları arasında gezinmesini sağlamış ve 18 yaşından küçük olan bireyin deşifresi de dahil olmak üzere birçok sorun ortaya çıkmıştı. Bugünkü duruma bakıldığı zaman ise, koronavirüs pozitif test edilen ya da belli bir şüpheyle gözetim altında tutulan bireylerin, yine aynı şekilde önce gruplar aracılığıyla bireyler arasında dolaştığı daha sonra da sosyal medyada kamusal alana yayıldığı gözlemlenmiştir."
"KORKU, HASTA İNSANLARIN LİNÇ EDİLMESİNE NEDEN OLDU"
"Bilmediğimiz ve ne olduğunu anlamadığımız bu hastalıktan korkuyoruz. Burası bir gerçek" diyen Öğüç, "Ancak bu korku, dün akşam sosyal medyada, hasta olan insanların linç edilmesine kadar varan bir boyuta ulaştı" dedi.
"HASTA BİREYLER, İSTEYEREK HASTA OLMUYOR"
Hasta olan bireyin, isteyerek hasta olmadığının altını çizen Öğüç, "İş yerlerinin tatil edilip insanların eve girmesinin üzerinden 14 gün yeni geçti. Hastalığın kuluçka süresinin ortalama 14 gün olduğunu biliyoruz. Yani aslında, Kıbrıs’ın kuzeyi virüsle mücadeleye henüz yeni başlamış durumdadır. Yarın bende veya bu yazıyı okuyan herhangi bir bireyde de aynı hastalığın çıkma ihtimali yüksektir" ifadelerini kullandı.
"BİREYLER, BU TİP HASTALIKLARIN KENDİLERİNDE DE OLABİLECEĞİNİ KAVRAMALI"
Basın Emekçileri Sendikası olarak, dün sabah saatlerinden itibaren bahsi geçen yazının sosyal medyada dolaşıma geçmesini engellemeye çalıştıklarını fakat işin "çığırıdan çıktığını" ifade eden Öğüç, "Bu tür paylaşımları engellemek için cezai tedbirler olması gerektiğine inanmıyorum" dedi.
Bireylerin, bu tür hastalıkların kendilerinde de olabileceğini kavraması gerektiğini ifade eden Öğüç, "Bunu kavrayabilseler, ifşa etmekten vazgeçecekler. Bu noktada basına düşen görev, hastanın mahremiyetinin halka iyice anlatılmasının yanısıra, bu virüsün herkese bulaşabileceğini aktarmasının bu tür çirkin bilgilerin yayılmasının da önüne geçmesine aracılık edeceğine inanıyorum" şeklinde konuştu.
"LİNÇ KÜLTÜRÜ, HASTA BİREYLERİN TEDAVİDEN KAÇINMASINA NEDEN OLABİLİR"
Vatandaş tarafından yaratılan linç kültürü ve nefret söyelmlerinin, hasta olan bireylerin tedaviye gitmekten kaçınmasına ve saklanmasına neden olabileceğini ifade eden Öğüç, "Bunu idrak edersek, bu sorunun önüne geçebiliriz" dedi.
CADI AVI...
Dün akşamdan bu yana, hastalığı kapan insanlara karşı başlayan linç girişimi sonrası, yine sosyal medyada "cadı avcılığı" benzetmesiyle bir hashtag oluşturuldu. Yaşananları yorumlayan Öğüç, sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Cadı avcılığı tarihsel olarak, “cadı olduğuna inanılan kişilerin” yakalanarak idam edildiği bir dönemi işaret etmektedir. Tarihte, “cadı avı” kişilerin yakalanarak genellikle linç edilerek öldürülmesiyle sonuçlandı. Bu benzetme, dün akşam isimlerin ifşa edilmesinin ardından sosyal medyada kendiliğinden ortaya çıkan bir konu oldu. Yaşanan histeriyle birlikte yurttaşlar, isimleri deşifre edilen bireyleri bulmuş olsalar linç edip öldürecek noktaya gelmişlerdi. Dolayısıyla, tarihe de bir gönderme yaparak yeniden hayat bulan “cadı avı” söylemi, linç kültürü ve nefret söyleminin insanlar üzerindeki varlığını göstermesi açısından önemlidir."
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.