İÇ HABERLER
okuma süresi: 20 dak.

Cafer Gürcafer: Akan Kürşat teknik bir hatadan dolayı tutuklandı

Cafer Gürcafer: Akan Kürşat teknik bir hatadan dolayı tutuklandı

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıslı Türk Avukat Akan Kürşat’ın teknik bir hatadan dolayı tutuklandığını söyledi.

Yayın Tarihi: 13/02/24 16:10
Güncelleme Tarihi: 13/02/24 16:41
okuma süresi: 20 dak.
Cafer Gürcafer: Akan Kürşat teknik bir hatadan dolayı tutuklandı

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıs Postası TV’de yayınlanan ve Ulaş Barış’ın hazırlayıp sunduğu ‘Gündem’ isimli programa konuk olarak gündemi değerlendirdi.

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “Akan Kürşat’ın tutuklanması olayının 2005 yılındaki developmenta dönük Rum tarafının Europol tarafından çıkarmış olduğu tutuklamanın devamı olduğunu hepimiz biliyoruz. Özel bir organizasyon ile tutuklandığı değil de teknik bir hatadan dolayı, ekranda kalmış olmasından dolayı bu olay oldu. ‘Kuzeydeki inşaat hareketliliğini durduralım, engelleyelim” diye Rum tarafı zaten bir arayış içerisindeydi. Bu tesadüfün de üzerine atladı” diye konuştu.

Cafer Gürcafer, Akan Kürşat’ın duruşmalara katılacağı ve yargılanmak isteyeceği hususunda hiç şüphesinin olmadığını ancak iade edilmesini ve kuzeye geçeceği de bilinmesine rağmen, seyahat belgelerine dahi el konulmadan bir teminatla serbest bırakılmasını ilginç olarak yorumladı.

KTİMB Başkanı Gürcafer, “Süreci olumsuz etkilememek ve şovenistlere fırsat vermemek adına bu konuda aslında çok da yorum yapmak istemiyorum. Lakin, ben bunu uzaktan okuduğum zaman Kıbrıs sorununa dönük dünyanın barış, çözüm arayışları neticesinde başlayan o olumlu rüzgarın neticesi olarak görüyorum, ben bu işi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan’a ziyaretine kadar götürüyorum. Onunla başlayan bu iyimser sürecin provoke edilmesine dünyanın müsaade etmemiş olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Cafer Gürcafer, sürecin ilk günden beri takipçisi olduklarını belirterek şunları söyledi: “Akan arkadaşımız neredeyse 3’üncü gün serbest bırakılıyordu. Çünkü bunun teknik bir hatadan olduğu, serbest bırakılması gerektiği, bunun için güneyden bir yazı gerektiği güney tarafından da söylendi. Ama uyandılar ve ‘biz bunu bir siyasete nasıl dönüştürebiliriz? Bundan nasıl bir siyasi rant elde edebiliriz?’ dediler. Tabi Rum kamuoyu da ayaklandı ve Rum kamuoyunun beklentileri doğrultusunda açıklamalar yapmaya başladılar ama gelinen nokta gördüğünüz gibi. Dağ fare doğurmuş gibi bir durum var. Sanki bir ömür hapisten çıkmayacak gibi bir algı oluşturuldu. Sansasyon yaratıldı.”

“KIBRIS SORUNUN ÇÖZÜM YERİ MASADIR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Kürşat’ın tutuklanması ve sonraki sürece ilişkin değerlendirmesinin devamında Kıbrıs sorununun ne mülkiyetle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yapılacak müdahalelerle ne de kuzeydeki mülkiyet sorununu görmezden gelerek çözüleceğini söyledi, çözüm yerinin masa olduğunun altını çizdi.

Gürcafer, “Annan Planı’na Kıbrıs Türk tarafı “evet” derken Papadapulos’un Rum tarafını “hayır”a davet ederken neler söylediğini hatırlayın. ‘Biz Avrupa Birliği’ne gireceğiz. AİHM’ne Avrupa hukuku temelinde mallarımızı geri alacağız ve Kıbrıs sorununu çözeceğiz” demişti. Üzerinden geçen yıllarda durum daha kötüye gitti. Dolayısıyla Kıbrıs sorununun öyle çözülmeyeceğini gördü ama biz de mülkiyet konusunu görmezden gelerek bu sorunu çözemeyiz. Biz de bunu bileceğiz. Yoksa Rum tarafının bu tip tahrikar, şövanist kesimleri mutlu eden davranışları iç politikaya hizmet etmekten başka bir yere hizmet etmez” ifadelerini kullandı.

Mal Tazmin Yasası ve Mal Tazmin Komisyonu’nun, Avrupa Parlementosu’nun, Avrupa Birliği’nin (AB) Kıbrıs sorununun çözümüne katkı yapma düşüncesiyle alınmış bir karar olduğunu ancak bizim o kapıyı doğru kullanmayıp ihmal ettiğimizi kaydeden Gürcafer, bu kapıyı çalıştırmanın, Avrupa’nın istediği doğrultuda, iç hukuku tüketme konusunda olabildiğince hızlı çalışmasını sağlamanın ve de mülkiyet konusundaki farklılığı azaltmanın Kıbrıs sorununun çözümüne katkı koyacağını belirtti. Gürcafer, bu vesile ile bu işi ciddi ciddi gündeme getirmek gerektiğinin altını çizdi.

“ALIMLAR DURMAZ, YALNIZCA PORTFÖY DEĞİŞEBİLİR”

KTİMB Başkanı Cafer, Rum tarafının yapmış olduğu girişimler neticesinde alımların durmayacağını ancak alıcı portföyünün değişebileceğini söyledi.

Gürcafer, “Dünyada 8 milyar insan vardır. Kıbrıs’ın aradığı alıcı sayısı, 30 -40 bindir. Türkiye’de yaşayan 80 milyon insan var. Belki de yalnızca Türkiye’den gelebilecek olan 200-300 bin alıcı var.  Daha Rusya, Ukrayna, Bela Rus, Kazakistan yani Avrupa Birliği’nin dışında olan ülkeler var. Dolayısıyla Rum tarafının yapmış olduğu bu girişimler neticesinde yalnızca Kuzey Kıbrıs’ta alıcı portföyü değişir, alımlar durmaz” diye konuştu.

“ARTIK TAKASI, İADEYİ VE TAZMİNATI CİDDİ CİDDİ GÜNDEME GETİRMEMİZ VE ÇALIŞTIRMAMIZ LAZIM”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, artık takası, iadeyi ve tazminatı ciddi ciddi gündeme getirmek gerektiğini kaydetti.

“Mülkiyetteki anlaşmazlığın Kıbrıs sorunu üzerindeki yükünü azaltmamız lazımdır” diyen Gürcafer, “O yük azalırsa Kıbrıs sorununun çözümü daha da kolaylaşır” şeklinde konuştu.

Cafer Gürcafer’in konuya ilişkin açıklamasının devamı şöyle: “Ben de göçmenim. Çocuk olmama rağmen benim de güneyde bıraktığım mallarım vardı ama ben karşılığında mal aldım. Ne olacak şimdi hem güneydeki hem kuzeydeki benim mi? Kıbrıs Türkü’nün güneyde bıraktığı mallar 400 dönüm. Binlerce de ev vardır. Karşılığında ev de aldık, arazi de aldık. Almayanlar ya da malına karşılık yeterli miktarda mal almadığını iddia eden varsa onu da bir kenarda tekrar değerlendir ama malına karşılık mal alan insanların artık takas kapsamına girmesi lazımdır. Bu devletin hem bu taraftaki malları dağıtacak hem o taraftaki malları bir kenarda tutacak hem tazminat edecek lüksü yoktur. Bu işin altından kalkması mümkün değil.”

“TAZMİNATLARI ÖDEYEBİLMEMİZ İÇİN HAVADAN BİRİ BİZE KAYNAK SAĞLAMAYACAK. BİZ O DÜZENLEMEYİ YAPMALIYIZ”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, tazminatları ödeyebilmek için bir kaynak sağlanması gerektiğine işaret ederek bunun nasıl olacağını da anlattı.

Gürcafer, “Kaynak belli. Bizim memleketimizde, mülkiyetle, malla bir gecede zengin olan çok insan var. 1980’li yılların sonunda Torak Reformu’nun başladığı dönemlerde bir eşdeğerciye dağıtılan mallar vardı bir de hiç malı mülkü olmayan inşalara, kamuda çalışmayanlara 80’er dönüm arazi dağıtıldı. Bu araziler, ‘ekin, biçin, geçiminizi sürdürün’ düşüncesiyle verildi. 1993’te İTEM Yasası geçtiğinde 20 TL’den tapuların alınması imkânı tanındı. Bu insanlar da tapularını aldı. Şimdi o, 80 dönüm arazinin dönümünü 150 bin Sterlin’e satarsan da 12 milyon Sterlin alırsın, bir sorumluluğun olması lazımdır. Bu tazminatları ödeyebilmemiz için havadan biri bize kaynak sağlamayacak. Biz o düzenlemeyi yapmalıyız. Doğru bir vergilendirme sistemi ile ciddi bir kaynak ayırmak lazımdır. Biz eğer Mal Tazmin Komisyonu’na yılda 300-400 milyon kaynak ayırabilirsek bu sorun olmaz. 8 bine yakın da başvuru var.” açıklamasında bulundu

Cafer Gürcafer, bu işin işlevselliğini de araştırdıklarını belirterek, Mal Tazmin Komisyonu’na bir kişi müracaat ettiğinde 20-21 gün içerisinde Mal Tazmin Komisyonu’nun dosyayı tanzim edip Tapu Dairesi’ne gönderdiğini ancak Tapu Dairesi’nde kilitlendiğini belirtti.

Bunun için Tapu Dairesi’nde sırf Mal Tazmin Komisyonu’na hizmet eden bir birim oluşturulması gerektiğini söyleyen Gürcafer, savcılıkta benzer bir birim oluşturulduğunu ve orada bir tıkanıklık söz konusu olmadığını kaydetti.

Gürcafer, “bürokratik hizmeti verdikten ve altyapıyı sağladıktan sonra geriye kaynak kalır. Onun için de ayrı bir çalışma yapmamız lazımdır. Bunu da bizim ödememiz lazımdır. 90’lı yılların başına kadar ‘belki çözüm olur da evimize gideriz’ düşüncesinde olan insanlar vardı. Ben de dahil ama bitti artık o iş. Artık öyle talep de düşünce de yoktur. Sayın Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, Sayın Anastasiadis ile Crans Montana’da ip koptuğu gün ben biliyorum ki kapalı kapılar arkasında yapılan o sohbetlerde Sayın Anastasiadis de Rum halkına; ‘çözüm olmazsa neler olacağını bir görmesini sağlamak lazım. Ben de bilirim bu şekilde olmayacağını ama bir şekilde anlatmak lazım’ demiştir” şeklinde konuştu.

“RUM TOPLUMU, ÖZELLİKLE YENİ JENERASYON KIBRIS TÜRKÜ’NÜ ORTAK OLARAK KABULLENEMİYOR”  

“Eğri oturup doğru konuşmak gerekir” diyen Cafer Gürcafer, 1974’ten sonra ne kuzeyde ne de güneyde geçmişten ders çıkaracak, öz eleştirisini yapacak ve bundan sonra kucak kucağa yaşayacak bir kuşak yaratamadığımızı dolayısıyla orta vadede bunu yaratabilecek bir modelle Kıbrıs sorununu çözmek gerektiğini ifade etti.

Gürcafer, “İki bölgeliliği sıkı sıkı koruyacaksın, Kıbrıs Türkü’nün hassasiyetini biraz daha dikkate alacaksın. Güneydeki yapının bakış açısını biliyorum. Bana göre esas sorun Rum toplumu, özellikle yeni jenerasyonu, Kıbrıs Türkü’nü ortak olarak kabullenemiyor.    Adanın bütününde söz sahibi olarak Rum halkını görüyor. Bu yanlış, yanılgı, Kıbrıs sorununun çözümü önündeki engellerden biridir. Dolayısıyla realite üzerinde modelleme yapmak lazımdır. O güzel hayali bizden sonraki kuşaklar yaratsın ama etnik temelde hala daha sıkıntı var” diye konuştu.

“KIBRIS SORUNU NE RUM TARAFININ BEKLENTİSİ DOĞRULTUSUNDA NE DE KKTC’NİN TANINMASI TEMELİNDE ÇÖZÜLECEK”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “Bana göre; Kıbrıs sorunu, KKTC’nin tanınması temelinde çözülmeyecek, dünya bunu hiçbir zaman müsaade etmeyecek. Ama Rum tarafının beklentisi doğrultusunda da Kıbrıs sorunu hiçbir zaman çözülmeyecek” dedi.

“YENİ SÜREÇTEN UMUTLUYUM”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Maria Angela Holguin Cuellar’ın BM Genel Sekreteri Guterres tarafından Kıbrıs sorunundaki şahsî temsilcisi olarak atanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve bunun umut verici olduğunu belirtti.

Gürcafer, “Ben umutluyum, temsilci atanmış olmasından belki de Akan Kürşat’ın bu kadar yumuşak bir şekilde serbest bırakılmasının Kıbrıs konusu ile ilgili başlayan yeni sürecin neticesi olduğunu düşünüyorum. Bu yeni süreçten de umutluyum. Çünkü Crans Montana’da ipler koptuktan sonra Güney Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslılar çözüm olmaması durumunda nelerin olabileceğini çok iyi gördüler.

Çözümsüzlüğüm onların lehine gelişmeyeceğini ve Avrupa hukuku içerisinde Türk tarafını dizlerinin üzerine çöktürerek bir çözüm olmayacağını tam tersine huzurlarının kaçabileceği birtakım gelişmeler olabileceğini gördüler” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Kıbrıs politikası değişmezse bugünkü yapıyla buradaki söylemin de değişmeyeceğini sözlerine ekleyen Gürcafer, açıklamasının devamında çok önemli noktalara işaret etti.

Cafer Gürcafer, şunları kaydetti: “Ben Türkiye’nin Kıbrıs politikasının yalnız Kıbrıs temelinde değil, Akdeniz Havzası, Orta Doğu, belki İsrail-Filistin sorunu, belki Türk-Yunan sorunu bir bütün halinde değerlendirdiğini düşünüyorum. Kıbrıs sorunu da burada kilittir. Dolayısıyla Kıbrıs sorunu hareketlendiyse emin olun ki diğer noktalarda da birtakım gelişmeler vardır. Ben Filistin sorununda da olumlu gelişmelerin olacağı beklentisindeyim. Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilerde birtakım gelişmeler var. Belki bütün bölge barışı, belki yeni dünya şekillenmesiyle ilgili birtakım gelişmeler vardır. Bu gelişmeler doğrultusunda süreç Kıbrıs’ta çözümden geçer, dolayısıyla bu zorlanacaktır diye düşünüyorum.”

“KURUMSAL FİRMALARIMIZIN PAZARI DA ÜRETİMİ DE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, yaşananların sektöre etkilerini de yorumladı. Gürcafer, “anormal bir talep, kontrol dışı bir arz vardı. Üretim fazlası oluşmaya başlamıştı. Bunlar da pamuk ipliği ile bağlı olan, kurumsal olmayan firmalar vardı. Dolayısıyla vazgeçen oldu. Kurumsal firmalarımızın pazarı da üretimi de sağlıklı bir şekilde devam ediyor. Annan Planı döneminde Orams Davası ile çok büyük bir yıkım yaşamıştık. Şu an hiç öyle bir durum yok. Bugün olanın etkisi daha fazla olması lazımdı. Firmalar yoluna, çalışmalarına devam ediyor. Fakat bizim kendi eksikliklerimizi gidermemiz lazımdır. Bu noktada da ülkesel planlama, konut stratejisi yapmamız, imar planlarımızı tamamlamamız lazım. Gelen yabancıya hitap eden altyapımızı düzenlememiz lazım, bürokrasimizi iyileştirmemiz lazım ve Kıbrıs sorunun çözümü için de zorlayıcı olmamız lazımdır. Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece mülkiyetle ilgili o soru işareti her zaman olacaktır” açıklamalarını yaptı. 

“KIBRIS, ŞU ANDA YATIRIM İKLİMİNİN GÖBEĞİNDE OTURUYOR”

Kıbrıs’ın, şu anda yatırım ikliminin göbeğinde oturduğunu dile getiren Cafer Gürcafer, ciddi bir çekim merkezi oluştuğunu hem güneye hem de kuzeye inanılmaz bir talep olduğunu belirtti. Bunda bulunduğumuz coğrafyanın etkisi olduğunu dile getiren Gürcafer, “İran’da, İsrail’de, Rusya’da, Ukrayna’da karışıklık var, insanlar kaçıyor. İnsanlar Türkiye’den de birtakım nedenlerden dolayı kaçıyorlar. Koronavirüs salgınından sonra zaten bazı insanlar ömrünün geri kalanını daha sakin bir yerde geçirmek istediği için hareket etti. Dünyada birkaç yüz milyon insan bu düşüncelerle hareket ediyor. Biz küçük bir ülkeyiz, bu kişilerden 40-50 bini bize gelirse, bizi ihya eder. Bu temelde arazi, arsa satışları devam ediyor. Beni endişelendiren planlamayı ve altyapıyı hızlı bir şekilde yapmamız lazımdır. Biz o konuda çok yavaşız” diye konuştu.

“İYİ BİR SEFERBERLİK, İYİ BİR TOPLUMSAL DAYANIŞMA SERGİLENDİ”

Cafer Gürcafer, okulların güçlendirilme çalışmaları konusunda da soruları yanıtladı. Gürcafer, “Deprem Komitesini kurduğumuzda; Deprem Komitesi ile bir taraftan projeleri çıkaracağız, bir taraftan taramaları yapacağız ve ihale aşamasına getireceğiz bunlarla ilgili 7-8 aya ihtiyacımız vardı. Olabildiğince hızlı yapıldı. 50 yılın enkazı kalkıyor” dedi.

Gürcafer, bu olayda iyi bir seferberlik, iyi bir toplumsal dayanışma sergilendiğini bu noktada Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin özellikle İnşaat Mühendisleri Odası’nın çok büyük katkısı olduğunu ifade etti.

Gürcafer, sürecin devamında raporlamalardan sonra projelerle ve kaynaklarla ilgili düzenlemeler yapıldığını ancak çağın dışında kalmış mevzuatlar nedeni ile arzu edilen hızda işlerin yürümediğini kaydetti.

Cafer Gürcafer, şunları kaydetti: “Bizim en hantal çalışan dairelerimizden birisi Planlama İnşaat Dairesidir. Dairede çok değerli teknik insanlarımız var, personel de elinden gelen gayreti gösteriyor ama dairenin üzerindeki yük 10 ton, kapasitesi 1 ton. Personel eksikliği var, hali ile işler yavaş ilerliyor. Birim fiyatlarının belirlenmesi, güncellenmesi, sabitlenmesi, mevcut yasalara uygun hareket edilmesi bütün bunlar çağın dışında kalmış mevzuatlarımızın bize yansımalarıdır. Bir taraftan keşif bedelini hazırlar diğer taraftan sen projeyi hazırlayıp ihaleye çıkana kadar keşif güncelliğini yitirir. Biz de ‘bunu dövize endeksleyelim, ihaleleri de TL çıkacağız ama sözleşmenin imzalandığı tarihte dövize endeksleyeceğiz’ dedik. Büyük bölümünü hallettik.

Bu defa karşımıza başka problemler çıktı. Biz güçlendirme çalışmaları hiç yapmadık. Dolayısıyla güçlendirmede kullanılan birimler bizde yok.

Aslında bizim bürokrasinin bütününü düzeltmeye dönük çalışmalara ihtiyacımız var. Yani reformist yaklaşımlara ve bu reformları gerçekleştirecek ekiplere ihtiyacımız vardır.”

“OKULLARIN DEPREME KARŞI TARANMAMASI VE GÜÇLENDİRİLMEMESİ 50 YILLIK BİR İHMALDİR”

Gürcafer gelinen noktada sistemin oturduğunu 15-16 okul ihalesinin neticelendiğini kalanının da hızla neticeleneceğini dile getirdi.

Fakat bu konuda özeleştiri de yapılması gerektiğini belirten Gürcafer, önemli noktalara işaret etti. Cafer Gürcafer, şunları söyledi: “Ben parmağımın arkasına saklanmam. Okulların depreme karşı taranmaması, güçlendirilmemesi ve kontrol edilmesi 50 yıllık bir ihmaldir, kimse kimseye de suç atmasın. Bu işi hepimiz ihmal ettik. İktidarlar da sivil toplum da sendikalar da ihmal etti. Yeterince ses vermemiz lazımdı. Ankara’dan bu ülkede bir ihale açtıkları gün ortalığı ayağa kaldırırım. Benim de sorumluluğum var. Belki de başka işlerle ilgili ihaleler açıldığında teklif vermemiz, ‘gidin okulları denetleyin, okulları güçlendirmemiz lazım’ dememiz gerekirdi. Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin de bunu söylemesi lazımdı. Onlar da açıklama yaptı evet ama yeterince yapmadık. Sendikalar, ‘bu okula hademe alınmadı, şu okulda öğretmen eksiği var’ diye eylem yaparken belki de en büyük eylemi bu konuda yapmalıydı. Aynı şekilde iktidarlar. Bu suç hepimizin suçudur. Bu öz eleştiriyi yapıp önümüze bakmamız lazımdır. Ağırlıklı olarak Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği, Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve üniversitelerimiz bir milat çizdik kendimize ve ipleri aldık elimize, bir yol haritası belirledik. Çalışmaya başladık. Şimdi de bunun meyvelerini toplamaya başladık. Önümüzdeki 2 yıl bunları yapmakla geçecek ama 2 yılın sonunda biz okullarımızı güçlendirmiş olacağız. Keşke bu süreci 30 sene önce yaşasaydık.”

“MERKEZ BANKASI’NDA SOSYAL KONUT PROJESİ İÇİN KREDİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMA SÜRÜYOR

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, sosyal konut çalışmasında da sona gelindiğini söyledi. İhtiyacın tamamını karşılayacak, sürdürülebilir bir sosyal konut modeli yarattıklarını kaydeden Gürcafer, projenin hayata geçirilmesi sürecinde yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi: “Şu anda bir Faiz Farkı Fonu oluşturduk. Yabancılara satılan konutlardan bu fona para yatıyor. KTİMB olarak kooperatif kurduk. Merkez Bankası’nda kredi ile ilgili devam eden bir çalışma var. Bu modelin çalışabilmesi için yasal düzenlemelere de ihtiyaç vardı, 4-5 yasada değişiklik yaptık bunları meclise yolladık. Biri meclisten geçti, diğeri komite, çok yakın zamanda çıkacak.”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.