İÇ HABERLER
okuma süresi: 4 dak.

Evlilik, erkeği kadına benzetiyor

Evlilik, erkeği kadına benzetiyor

<SPAN style="FONT-SIZE: 9pt; FONT-FAMILY: Arial">Eşlerin, evlilik hayatlarındaki sıkı etkileşim sonucu, bir süre sonra kaçınılmaz olarak aynı özellikleri ve tepkileri göstererek, birbirlerine kardeş gibi benzemeye başladıkları, bu süreçte ise kadının erkeğe oranla daha baskın olduğu bildirildi.</SPAN>

Yayın Tarihi: 30/05/03 12:10
okuma süresi: 4 dak.
Evlilik, erkeği kadına benzetiyor
A- A A+

Eşlerin, evlilik hayatlarındaki sıkı etkileşim sonucu, bir süre sonra kaçınılmaz olarak aynı özellikleri ve tepkileri göstererek, birbirlerine kardeş gibi benzemeye başladıkları, bu süreçte ise kadının erkeğe oranla daha baskın olduğu bildirildi.

Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı ve Psikolojik Hizmetler Uzmanı Prof. Dr. Ömer Üre, yaptığı açıklamada, özel şartları nedeniyle evliliğin, insanın hayatında en paylaşımcı olmak zorunda kaldığı sosyal kurum olduğunu söyledi.

Evliliklerde erkek ve kadın açısından farklı ve ortak kazanımlardan söz etmenin mümkün olduğunu belirten Ömer Üre, 8-10 yılı bulan birlikteliklerin ardından, eşlerin, girdikleri yakın etkileşim ve paylaşım süreci nedeniyle birbirlerine daha yakın veya aynı özelliklere sahip olmaya başladıklarını kaydetti.

Bunun temelinde, çiftlerin çatışmadan ve uyumsuzluktan kaçarak, toplumun beklentilerine uygun yaşama isteği yattığını dile getiren Prof. Dr. Üre, "Eşler birarada yaşarken, davranışlarını karşılıklı olarak dengelemeye çalışıyor. Bu, zamanla kaçınılmaz olarak çiftlerin kardeş gibi birbirlerine benzemesi ve aynı olaylara benzer tepkiler göstermesi sonucunu doğuruyor" dedi.

"GİZLİ ANAERKİL AİLEDE, KADIN DOMİNANT"


Evlilikte adaptasyon sürecini tamamlayan çiftlerin birbirlerini etkileme oranlarının eşit olmadığını da vurgulayan Prof. Dr. Üre, bu noktada kadınların erkeklere oranla baskın çıkması nedeniyle kendi şart ve özelliklerini erkeklere kabul ettirmede daha başarılı olduklarını kaydetti.

Prof. Dr. Üre, bu başarıda kadınların cinselliğin merkezinde yer almalarının ve yapılarından gelen doğal özelliklerinin etkisinin büyük olduğunu belirterek, "Burada en azından Türk toplumunda gizli bir anaerkilliğin varlığından söz edebiliriz. Erkekler her ne kadar iplerin ellerinde olduğunu düşünse de, kadınla çok fazla çatışma içine girmek istemiyor ve belli etmeden, onun isteklerine uyum sağlamaya yöneliyor" diye konuştu.

"KÖYDE DE KENTTE DE AYNI"

Bu durumun, kırsal kesimdeki köylü ile kentte yaşayan eğitimli kadında da aynı olduğunu belirten Prof. Dr. Ömer Üre, ilerleyen yaşlarla birlikte bu gerçeği daha açık bir şekilde gözlemlemenin mümkün olduğunu dile getirdi.

Erkeklerin yaşlandıkça daha az kavgacı, daha uyumlu ve yumuşak huylu bir karakter yapısına büründüğünü anlatan Prof. Dr. Üre, şöyle konuştu:

"Biz erkekler, yaşlandıkça daha feminist oluyoruz. Toplum tarafından kadınsı sayılan bazı özellikler kendini göstermeye

başlıyor. Kadınlar ise tam tersine bir gelişmeyle, daha sert kararlı ve keskin bir yapı ortaya çıkıyor. Bu durumun nedenleri arasında, hormonal dengenin önceki yıllardan daha farklı olması da var. Hormonal denge, çiftlerde tersine davranış kalıplarının gelişimine yardımcı oluyor. Oğullarına iyi baba olmayan bir erkek, yaşlandığında torunlarına karşı daha iyi bir dede oluyor ve onlarla ilgileniyor."

Erkeklerin yaşantısında önce anne, sonra da eş olarak yer alan kadınların çok belirleyici rol üstlendiklerini anlatan Ömer Üre, erkeklere uzun yıllar devam eden alışkanlıkları kadınların kazandırdığını, bunun da erkeğin her zaman kadın etkisinde yaşamını şekillendirdiğinin bir göstergesi olduğunu belirtti.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.