Gıynık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bilbay Eminoğlu'ndan Medya Etik Kurulu'na cevap
Gıynık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bilbay Eminoğlu, trafik kazasında yaşamını yitiren çocuğun okul defterindeki cümleleri haberlerinde kullanmalarının ardından almış oldukları uyarıya cevap verdi.
Gıynık Gazetesi, trafik kazasında yaşamını yitiren çocuğun okul defterindeki cümleleri haberde kullanmasının ardından Medya Etik Kurulu’ndan uyarı almıştı.
Gıynık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bilbay Eminoğlu, Medya Etik Kurulu'na cevap verdi.
Eminoğlu'nun cevabı şöyle:
"Medya Etik Kurulu,
Sayın Başkan ve değerli üyeler,
Kurulunuz ne yazık ki bir kez daha en temel haklardan birisi olan savunma hakkını gözetmeyerek ve sadece “şikayetçi” tarafın görüşleriyle yetinerek hakkımızda yargısız infaz nitelikli bir karar üretmiştir. Daha önce olduğu gibi yine peşinen ilan edilmiş bir hükümle ilgili olarak kendimizi gecikmeli biçimde ifade etmek gibi manasız bir durumla baş başa bırakıldık.
Gıynık Gazetesiyle ilgili olarak bir kez daha sergilenen aceleci ve kestirmeci yaklaşımın neredeyse bir kaideye dönüştüğü anlaşılmaktadır. Bunu büyük bir üzüntüyle karşıladığımızı ve hiç de adil bulmadığımızı ifade etmek isterim. Art arda ürettiğiniz yanlış kararlar, Gıynık’ın kamuoyunda “etik gözetmeyen” bir kuruluş olarak algılanmasına yol açabilecek nitelikte tehlikeli bir tekrara dönüşmüştür. Gıynık’ın da aralarında yer aldığı belli başlı yayın kuruluşlarına yönelik tutumun, yine belli başlı diğer yayın kuruluşlarına yönelik olarak sergilenmiyor oluşu, büyük hicapla takip ettiğimiz bir başka durumdur. Takdir edersiniz ki gazetemizin günah keçisine dönüştürülmesine ve haksız yere hırpalanmasına karşı kayıtsız kalmamız mümkün değildir.
Son ilettiğiniz karar özelinde dikkatinize getirmek istediğimiz hususlar şöyledir:
1)Karar metninde “Haberde, vefat eden çocuğun Türkçe dilbilgisi eğitimi sırasında defterine yazdığı cümlelerin, olayın dramatik etkisini artırmak ve okuyucuların duygusal tepkilerini yoğunlaştırmak amacıyla kullanıldığı gözlemlenmiştir” ifadesine yer verilmiştir.
Her şeyden önce halkın yol kusurlarını ve trafik kaosunu kanıksamasının istendiği, yetkililerin sorumluluk almaksızın, yollarda kaybedilen canları “Hız yaptı, öldü” vicdansızlığıyla tek günahkar ilan etmeye yöneldiği bir ülkede bir sabah okuluna gitmekte olan 12 yaşındaki bir çocuğun annesiyle birlikte can vermesinden daha dramatik bir durum yoktur. “Olayın dramatik etkisini artırmak” suçunun (!) da boynumuza asılma gayreti karşısında son derece şaşkınız.
“Okuyucuların duygusal tepkilerini yoğunlaştırmak” suçunu (!) işlemekten dolayı ise iftihar ediyoruz. Çünkü bize göre bu ülkede trafiğin insan bağlamından kopartılmış, resmi açıklamalara razı ve “Alınan bütün önlemlere rağmen trafik kazalarının önüne geçilemiyor” klişesine dayalı soğuk habercilik kalıplarına mahkum edilmesi günahların en büyüğüdür. Bize kalırsa kurulunuzun bu dille mücadelesi çok daha büyük bir gerekliliktir.
Bize göre -tıpkı İSİAS felaketinde olduğu gibi- günahsız insanların, günahkar insanlar yüzünden hayattan koparılması karşısında toplumun bütün zihinsel ve duygusal reflekslerinin canlandırılması gerekir. Biz kendi adımıza, ölen kişileri bir istatistik verisine ve sayıya indirgeyen basmakalıp anlayışı şiddetle reddediyoruz. Yitirdiğimiz her canda bu toplumun yüreği bir kez daha dağlanmalıdır. Sorunlar, gerçeklerle yüzleşeme cesaretinden yoksun toplumlar için kalıcıdır. Medya, İSİAS cinayetlerinde kaybettiğimiz her bir çocuğumuzun yürek parçalayan hikayelerini anlatmasa ya da bu konuda gözyaşlarına boğulmadan okunamayacak kitaplar yazılmasa, sizin ifadenizle “okuyucuların duygusal tepkilerini yoğunlaştırma” kabahati (!) işlenmeyecekti. Bugün tüm ülke, siyasi kurumları da mutlak biçimde kendine tabi kılan bir toplumsal iradeyle adalet arayışını sürdürüyorsa bu sayededir. Bizce trafikte yapılması gereken de budur. Gazetecilik vizyonunun evrensel örneklerle zenginleştirilip, insani formlara bürünmesini teşvik yerine, hiçbir sorunu çözmeyen geleneksel kalıpları muhafaza gayreti kabul edilemezdir.
2)Kararda “Çocuğun bu cümleleri bağlamından koparılarak haberin odak noktası haline getirilmesi, Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 25. maddesinde yer alan, ‘Haberde, konuşmalardan ve demeçlerden yapılan alıntılarda bağlam saptırılmamalıdır’ ilkesinin ihlali niteliğindedir. Bu durum, aynı zamanda Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 1. maddesi olan, ‘Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmaktır’ ilkesine de aykırıdır” denilmektedir.
Haberi ufak bir dikkatle okuyan herkes “bağlamdan koparma” iddiasının gerçek olmadığını teslim edecektir. Spotta “Ecrin’in okul defterindeki detay yürekleri dağladı. Çantadan yola savrulan defterdeki cümle, topluma ve yetkililere yönelik sarsıcı bir mesaj gibi”; metinde ise “Oğuz Veli Ortaokul 7. Sınıf öğrencisi Ecrin Başbınar’ın araçtan savrulan Türkçe Dilbilgisi defterindeki yazılar yürekleri yaktı. Ders notunun tesadüfen açık kalan sayfasında ‘Benim suçum değil bunlar’ cümlesi özellikle dikkat çekti. Ecrin’in cümle yapılarına ilişkin bir örnek olarak defterine geçirdiği ‘Bana aldığın güller zamanla soldular’ ifadesi de görenleri derinden sarstı. Aynı sayfadaki ‘Çürümek’ sözcüğü ise yaşananların acı bir özeti ve Ecrin’in topluma verdiği güçlü bir mesaj gibiydi” denilmektedir. Kaza yerinde tesadüfen açık kalan sayfanın Türkçe Dilbilgisi defterine ait olduğu, sözü edilen ifadenin ise cümle yapılarına bir örnek olarak okulda yazıldığı çok net bir şekilde anlatılmakta “mesaj gibi” vurgusuyla bu güçlü tesadüfe dikkat çekilmektedir. Bu kadar ifadelere karşın “bağlamdan koparmanın” nerede olduğunun izahı tarafınıza düşmektedir.
Karardaki gerekçenin dayanaksız oluşu, ihlal edildiği öne sürülen maddelerden de kolaylıkla anlaşılmaktadır. 25’inci madde sözleri çarpıtılan kişilerin haklarını korumaya yöneliktir. Karara konu haberde ne konuşma ne de demeç vardır. Bir kaza sonucunda yaşamdan kopartılan küçük bir çocuğun kaza yerine saçılan okul defterindeki “Benim suçum değil bunlar” ifadesi KKTC’deki trafik sorunuyla mücadelede sloganlaştırılabilecek nitelikte, çarpıcı ve sarsıcı bir ifadedir. Bu ifadeyi saklayan bir gazete ve gazeteci hem mesleğinin toplumsal dönüştürücülük misyonuna hem de yaşamdan koparılan çocuğun haklarına aykırı hareket etmiş sayılmalıdır. Evet, Ecrin’in kaybı kendi suçu değildir ve bu suçun faillerinin hiç olmazsa siyaseten hesap vermesini temin etmek için toplumun sarsılması gerekmektedir.
1’inci maddeyle kurulan bağ ise tamamen zorlama ve yersizdir. Üstelik kararın ruhunun bütünüyle çelişkilidir. Söz konusu haber ‘Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmaktır’ ifadesini bire bir karşılamaktadır. Anlatılan olayda hiçbir ekleme, çıkarma ya da kurgu söz konusu değildir. Trafik kazasında yola saçılan defterdeki yazılar okuyucunun bilgisine getirilmiştir. Oysa karar, bu defterin gizlenmesini yani 1’inci maddedeki ifadeyle “sansürlenmesini” dayatmaktadır. Çocukların okul defterlerinin kaza yerlerinde saçıldığı bir ülkede, sarsıcı gerçekleri gizleyerek elde edilebilecek toplumsal fayda nedir?
3)Karardaki en sorunlu yerlerden birisi de “Haberde, 12 yaşındaki çocuğun kişisel notlarının yayımlanması, Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 12. maddesini ihlal etmektedir. Bu madde, ‘Üstün kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses veya görüntü alınmamalı ve yayımlanmamalıdır’ şeklinde ifade edilmiştir. Haberde bu ilkeye uyulmaması, çocuğun ailesi ve arkadaşları üzerinde olumsuz etkiler yaratmış, mağdurlara ve yakınlarına saygı ilkesini açıkça ihlal etmiştir” ifadesidir.
Öncelikle kararın girişinde Verda Gülçür’ün şikayetçi olduğu belirtilmektedir. Ecrin’in ailesinin ya da arkadaşlarının herhangi bir şikayetinden söz edilmemektedir. Kurul, ailenin ve arkadaşlarının olumsuz etkilere uğradığı bilgisine nereden ulaştığını açıklamak zorundadır. Bizdeki bilgi aksi yöndedir. Kurulun hiç muhatap olmadığı kişiler adına duygu durumu tespiti yapmış olduğunu düşünmek istemiyoruz.
4)Atıf yapılan 12’nci maddeden hareketle varılan sonuç en az birkaç açıdan sorunludur. Her şeyden önce yukarıda anlattığımız çerçeve içinde değerlendirildiğinde ortada üstün kamu yararı vardır. Bunun aksini iddia edenlerin “kamu yararı” tanımlamasını netleştirmesi gereklidir. Ayrıca 12’nci maddenin ne türden etik ihlallere yönelik olduğunu kestirmek güç değildir: Hayattan koparılmış 12 yaşındaki bir çocuğun okul defterini kamu yararına yönelik bir duyarlılıkla yansıtan haberde, “telif hakkını koruyan” bir maddeden hareketle kusur bulmak fazlasıyla zorlama ve yersizdir.
Kurulunuza, karar metninin son paragrafında yer verdiği ifadeyle seslenmek istiyoruz: “Gazetecilik yalnızca haber sunmak değildir, aynı zamanda toplumun hassasiyetlerine saygı göstermelidir.” Haberciliği soğuk haber klişelerine mahkum etme çabasına son verilmelidir. Haber duyguları tetiklemeli ve insanı öne çıkarmalıdır. Gazeteler yıkıcı sorunları sarsıcı biçimde yansıtmalıdır. Elbette duygu sömürüsü ve ajitasyona karşı mücadele edilmelidir. Ama bu mücadelenin sağlıklı yürütülebilmesi için neyin duygu sömürüsü neyin etkili haber olduğunun ayrımının özenli bir biçimde yapılması şarttır. Bu konuda size de büyük görevler düşmektedir. Seçili gazeteleri her fırsatta tek taraflı olarak yargılayan ve genel geçer ifadelerle bezeli karar metinleriyle mahkum eden anlayışın ne etkili gazeteciliğin ne de gazetecilik etiğinin gelişimine faydası vardır.
Dijital platformdaki bir yayıncı olmanın avantajıyla okurlarımızla yoğun etkileşimli bir bağ kurabilmekteyiz. İlgili haberdeki okur yorumlarına bakıldığında “toplumsal duyarlılığa zarar verdiğimize” ilişkin saptamanızda yanılmış olduğunuz kolaylıkla görülebilmektedir. Okuyucularımızın çok büyük bir bölümü haberin temasını, vurgusunu ve mesajını kavrayarak, trafik kazalarına ilişkin olarak sesini yükseltmiştir.
Gıynık Gazetesi ne ticari etkileşim ne sansasyonel popülarite ne de okur sömürüsü peşindedir. Ülkede her şeyin “ne kadar da güzel gitmekte olduğunu” anlatma telaşındaki bir gazete de değiliz. Muhalif ve objektif duruşumuzla toplumsal dönüşüme hizmet etmeye çalışıyoruz. Çocukların kötü yönetim yüzünden can verdiği bir ülkede, okuduğu şeylerin canını yakmasını sorun eden hiç kimseyi referans kabul etmiyoruz. Tüm dünyada ve ülkemizde örnekleri görülen sermaye güdümlü, toplumsal enerjiyi emici, şantaj odaklı ve insanı dışlayan yayıncılık eğilimlerine karşı işimizi tutkuyla yapmaya devam edeceğiz.
Bir yandan gazeteciliği toplumsal dönüşüme hizmet eden bir kamu faaliyeti olarak yüceltmeye gayret ederken aynı anda meslek etiğine harfiyen uyma konusunda büyük bir hassasiyetle çalışıyoruz. Elbette her iki çabamızda da zaman zaman hatalarımız olabilmektedir. Bu konuda eleştiriye ve iş birliğine açığız. Fakat bu son örnekte bir kez daha tekrarlandığı biçimiyle, tarafınızca üretilen haksız kararları anlamlandırmakta güçlük çektiğimizi belirtmek isterim.
Son olarak, “Gıynık Gazetesi’nin bu haberi, etik ilkelere uygun olmayan bir şekilde hazırlanmış ve yayımlanmıştır” ifadenize karşılık olarak “Medya Etik Kurulu’nun bu kararı, etik ilkelere, gazeteciliğin doğasına ve karar üretme süreçlerinin gerektirdiği özene uygun olmayan bir şekilde hazırlanmış ve yayınlanmıştır” tespitini bilginize sunar, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.”
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.