Gazze’de insani mola: BMGK’nin kararı “etkisiz” ve uygulanması “şüpheli”
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde Gazze konusunda bir karar çıkarmaya yönelik dört başarısız girişimin ardından beşinci girişimde “Gazze Şeridi’nde çatışmalara acilen insani ara verilmesi, insani koridorlar oluşturulması ve tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması” çağrısında bulunan bir karar kabul edildi. Bu sırada ABD veto hakkını kullanmayarak oylamada çekimser kaldı.
Hamas ile Filistinli direniş gruplarının unsurları tarafından İsrail’e karşı 7 Ekim’de gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonunun ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının başlamasından bu yana Filistin ve Arap çevrelerinin altı haftadır beklediği karar, Arapların ‘durgun’ kabulü ve İsrail’in ‘kat’i’ reddiyle karşılandı. Şarku’l Avsat’a verilen ifadelere göre eski diplomatlar, hukuk uzmanları ve uluslararası örgütler kararın uygulanabilirliğinden şüphe duyuyor ve bunu “etkisiz bir karar” olarak nitelendiriyorlar.
BM’nin sitesine göre BM Güvenlik Konseyi’nin kararı, 12 üyenin ‘evet’ oyu vermesi ve ABD, Rusya ve İngiltere’nin ‘çekimser’ oy kullanması ile çarşamba akşamı çıkarıldı. İsrail Dışişleri Bakanlığı ise BM’nin kararda yaptığı, Gazze Şeridi’nde “çatışmalara uzatılmış insani ara verilmesi” çağrısını reddederek “Hamas Hareketi elinde 239 rehineyi tutarken böyle bir şeyin mümkün olmayacağını” bildirdi.
BM Güvenlik Konseyi, geçici insani araların “BM’ye bağlı insani kuruluşlar ve diğer doğrudan ortaklarına engel çıkartılmaksızın, insani yardımların eksiksiz, hızlı ve güvenli bir şekilde ulaştırılması için yeteri kadar sürmesi” gerektiğini açıkladı. Malta’nın sunduğu karar metninin hiçbir yerinde İsrail’in ismi geçmezken, Hamas Hareketi’nden sadece Gazze Şeridi’nde kaçırılan İsrailli rehinelerin serbest bırakılması talebinde bahsediliyordu.
Fas’ın Fes kentinde bulunan Sidi Muhammed bin Abdullah Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Hukuk alanında öğretim görevlisi olan Dr. Said es-Sıddıki, BM Güvenlik Konseyi kararının “çok bir kıymeti” olmadığını söyledi. Çünkü “uluslararası hukuku delmeyi kendisine adet edinmiş olan ve uluslararası kararlardan -özellikle de Filistin meselesiyle ilgili olanlardan- kaçma hususunda uzun bir geçmişe sahip olan” İsrail’in bu kararı uygulamasını beklemediğini söyledi.
Sıddıki, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda İsrail’in en iyi ihtimalle bunu “kısmen uygulayabileceğini” veya Filistin direniş gruplarını sınırlı ateşkesleri ihlal etmekle suçlayarak uygulamadan kaçmaya çalışabileceğini söyledi. Kararın “Gazze halkına koruma sağlamayacağını ve İsrail bombardımanına ve yıkımına geçici bir süreliğine ara vermekten başka bir şey olmayacağını” belirtti.
Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Uluslararası Kamu Hukuku Uzmanı ve Uluslararası Çatışmalar Uzmanı Dr. Muhammed Mahmud Mehran, BM Güvenlik Konseyi’nin kararını “ateşkes çağrısı yapmama konusundaki bariz eksikliğiyle birlikte, sivilleri koruma ve onların acılarını durdurma yönünde olumlu bir adım” olarak gördü. Mehran “şu anda bunun sıkı bir şekilde uygulanması, yardımların ulaşmasının sağlanması ve kuşatmanın sona erdirilmesi için baskı yapılması gerektiğini” vurguladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Mehran, Rusya delegesi tarafından kararın orijinal metnine konulması önerilen, mütarekeye yol açacak kalıcı bir insani ateşkes çağrısında bulunan eklemenin kararın etkinliğini artırmış olacağını, ancak bu değişikliğin BM Güvenlik Konseyi’nde yeterli desteği bulamadığını, ABD’nin buna karşı çıktığını ve bu durumun daimi üye devletler arasında devam eden derin bölünmeleri ve kriz konusunda kendi tutumlarında ısrarcı olduklarını ortaya koyduğunu söyledi.
Öte yandan Filistinli eski diplomat ve uluslararası örgütler uzmanı Büyükelçi Bereket el-Ferra, İsrail’i kararı uygulamaya zorlama olasılığı noktasında tamamen karamsar olduğunu ifade ederek kararın “etkisiz ve herhangi bir ateşkes işaretinden yoksun” olduğunu kaydetti. Ferra, kararda İsrail’in adı geçmese bile İsrail’in vakit kaybetmeden kararı reddettiğini söyledi.
Gazze Şeridi’nin Han Yunus şehrinde ailesinden 43 şehit veren Ferra, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, İsrail’in sivilleri acımasızca bombalamaya ve kuşatmaya devam ederken, ABD’nin işgal hükümetini BM Güvenlik Konseyi’nde herhangi bir şekilde sorumlu tutulmaktan korumak için harekete geçeceğini söyledi.
Geçtiğimiz haftalarda BM Güvenlik Konseyi çarşamba gününe kadar ortak bir tutum sergilemeyi başaramamıştı. Gazze’deki savaşla ilgili daha önce hazırlanan karar tasarıları, bir yandan ABD’nin, diğer yandan Rusya ve Çin’in veto yetkisini kullanması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Geçtiğimiz ayın sonunda BM Genel Kurulu, 193 üyesiyle, Arap grubunun Genel Kurul’a sunduğu ve daha çok İsrail’i eleştiren bir kararı büyük çoğunlukla kabul etmişti. Ancak kararın uluslararası hukuk açısından bir bağlayıcılığı bulunmuyor.
“Kararın uygulanması” meselesi sadece Gazze sakinleri ve onların destekçilerinin endişe ettiği bir konu değil, aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi Başkanı’nın da gündeminde olan bir meseleydi. Konsey’in şu anki başkanlığını yürüten Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun, BM Güvenlik Konseyi kararlarının etkinliğinin “onların uygulanmasında yattığını ve anahtarın, ilgili tarafların kararın hükümlerini harfiyen uygulaması olduğunu” belirtti.
Kararın kabul edilmesinin akabinde oylamayı açıklayan Çinli temsilci, BM Güvenlik Konseyi’nin bunun uygulanmasını izleyip durumu raporlamak üzere takip önlemleri alacak bir mekanizma kurmasının gerekli olduğunu söyledi.
Burada Dr. Said es-Sıddıki, işgal yetkililerine Gazze’ye yönelik saldırılarını ve kara işgalini durdurmaları için baskı yapacak “koordineli bir uluslararası kampanya” düzenlemenin ve bunu yaparken İsrail’in müttefiklerini, özellikle de ABD’yi hedef almanın gerekliliğine dikkat çekiyor. Aynı fikirde olan Büyükelçi Bereket el-Ferra, bölgedeki ABD çıkarları üzerinde yönetim ve halk düzeyinde baskı uygulamanın, Washington’u yanıt vermeye itecek “doğru yol” olduğuna dikkat çekti. Zira çifte standartların vücut bulmuş hali olan uluslararası örgütlerde hukuki yola başvurmanın “zaman kaybı” olduğunu söyledi.
Öte yandan Dr. Mehran, BM Güvenlik Konseyi kararlarının bağlayıcı olduğunu öngören BM Antlaşması’nın 25. maddesine atıfta bulunarak, BM Güvenlik Konseyi kararlarının “reddetse de İsrail için bağlayıcı” olduğunu söyledi. Ayrıca Konsey’in, BM Antlaşması’nın Yedinci Bölümü uyarınca yaptırımlar da dahil olmak üzere, İsrail’in kararı uygulamasını sağlamak için ciddi önlemler alması gerektiğini vurguladı.
Uluslararası uzman, İsrail’in BM Güvenlik Konseyi kararını uygulamaması halinde uluslararası hukukun İsrail’e karşı alınmasını gerektiren çeşitli hukuki ve siyasi önlemlere dikkat çekti. Bu bağlamda, İsrail’i kınayan bir kararın çıkarılmasının yanı sıra, BM Antlaşması’nın Yedinci Bölümü uyarınca güç kullanımına varabilecek ekonomik yaptırımlar uygulanabileceğini söyledi.
Mehran’a göre, uluslararası örgüt ve kuruluşlardan İsrail’in çıkarılması veya üyeliğinin askıya alınması, ülkelere büyükelçilerini İsrail’den çekme ve Tel Aviv ile diplomatik ilişkilerini kesme çağrısı yapılması ve Gazze’de işlenen suçlar ve uluslararası insancıl hukuk ihlalleri hususunda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Başsavcısı’na meselenin havale edilmesi gibi diplomatik yaptırımlar uygulanabileceği gibi, BM Antlaşması’nın 12. Maddesi uyarınca daha ileri adımlar atılması için BM Genel Kurulu’ndan müdahalede bulunması da talep edilebilir.
Ancak Ferra ve Sıddıki’ye göre tüm bu önlemler, yasal olarak geçerli olsa da, 70 yıldır Tel Aviv’in uluslararası alanda herhangi bir şekilde hesap vermekten kurtulmasını sağlayan ‘ABD koruması’ gerçekliği ile çarpışıyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.