GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 11 dak.

Rum basını: “Bilinmeyen yollara keşfedilmemiş sulara doğru...”

Rum basını: “Bilinmeyen yollara keşfedilmemiş sulara doğru...”

Rum hukuk çevreleri Bakanlar Kurulu’nun pasaportlar ve AİHM’e 5’inci başvurunun Rum Yönetimi için içerdiği tehlikelere dikkat çekti.

Yayın Tarihi: 25/08/21 15:38
okuma süresi: 11 dak.
Rum basını: “Bilinmeyen yollara keşfedilmemiş sulara doğru...”
A- A A+

Rum Bakanlar Kurulu’nun bazı KKTC yetkililerinin “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportlarını iptal, yenilememe ve yeni pasaport vermeme ile kapalı Maraş’taki faaliyetler nedeniyle Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AiHM) 5’inci hükümetler arası başvuru yapma kararı, Rum hukuk çevreleri tarafından da tartışılıyor. Hukukçular, uzun süreceğine dikkat çektikleri sürecin Rum yönetimi için tehlikeler içerdiğine dikkat çekiyor.

“TAZMİNAT TEHLİKESİ…”

Politis, “Pasaportlar Konusunda Tazminat Tehlikesi… Hukukçular 5’inci Başvuruyla İlgili Macera Uyarısında Bulunuyor” başlıklı haberinde, Rum yönetiminin, “Bakanlar Kurulu tarihinde ilk kez alınan Kıbrıslı Türklerin pasaportlarını iptal ve AİHM’e 5’inci başvuruda bulunma kararından sonra “bilinmeyen yollara, keşfedilmemiş sulara doğru sürüklenmekte olduğunu”  yazdı.

Gazeteye göre saygın Rum hukukçular Rum yönetiminin kendini, tazminat için hukuk mahkemesi önünde ve yıllarca sürecek, sonucu öngörülemez bir prosedürde bulabileceği uyarısı yaptı. Hukuk Dairesi kaynakları pasaportların iptali, uzatılmaması ve yeni pasaport verilmemesi kararının Güney Kıbrıs içi ve dışında alınan bir dizi mahkeme kararına dayandırıldığını söylese de kararın, şimdiki Başsavcı Yorgos Savvidis’in babası Yüksek Mahkeme Yargıcı Lukis Savvidis’in aldığı ve Yüksek Mahkeme içtihadı olarak emsal teşkil eden kararına dayalı olduğu anlaşılıyor.

Güney Kıbrıs Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Yorgos Hristofidis, Bakanlar Kurulu kararıyla ilgili kişilerin bazı haklarının etkilenmesi halinde tazminat tehlikesiyle karşı karşıya gelineceği uyarısında bulundu.

Hristofidis Politis’e yaptığı açıklamada, Bakanlar Kurulu kararının, Rum Yüksek Mahkemesi’nin, Thekla Kittu isimli Rum’un sadece Yunanca yazılı pasaport verilmesi talebiyle İçişleri Bakanlığı üzerinden Rum yönetimine karşı açtığı 742/88 sayılı davayla ilgili içtihadına dayandırılmış göründüğüne dikkat çekti.

Kittu’nun, talebinin İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmesi üzerine Yüksek Mahkeme’ye başvurduğunu belirten Hristofidis, Yüksek Mahkeme’nin de pasaportun anlamıyla ilgili yorumundan sonra pasaport vermenin, başvuru üzerine gerçekleşmesi nedeniyle idarî bir işlem olmadığı, mahkeme önünde sorgulanmayan bir hükümet icraatı olduğu, bu nedenle Anayasa’nın 146’ncı maddesi altında idari başvuruda bulunulamayacağına hükmettiğini anlattı.

S-300’LERİN GELMEMESİ VE MEVDUAT TIRAŞLAMASI DA 742/88 SAYILI DAVADAKİ YÜKSEK MEHKEME İÇTİHADINA DAYANDIRILMIŞTI

Hristofidis, Rum yönetiminin pasaport iptal kararının bu içtihada dayandırılıp dayandırılamayacağı sorusuna olumlu cevap vererek aynı mahkemenin, Andreas Emiliu’nun Rum Yönetimi Başkanı üzerinden Rum Yönetimi aleyhine başvurusunda, Rusya’dan alınan S-300’lerin ülkeye gelişinin iptali kararının bir hükümet icraatı olduğuna, mahkemeye götürülemeyeceğine hükmettiği 148/99 sayılı kararını örnek gösterdi.

Rum yönetiminin mevduatların tıraşlanması kararını da tıraşlamanın idari icraatlar gibi mevcut yasal menfaatlerin söz konusu olduğu bireysel değil kamu çıkarını ilgilendiren hükümet icraatı olduğu gerekçesiyle bu içtihada dayandırdığını anlatan Hristofidis, şunları söyledi:

“Dolayısıyla, bir hükümet icraatı söz konusu olduğu için karardan etkilenen şahıslar mahkemeye başvuramazlar. Ancak bu hükümet icraatından başka düzeyde bir hukuksuzluk ortaya çıkarsa, başka haklara veya çıkarlara dokunur ve etkilenenleri zarara uğratırsa, tazminat talebiyle hukuk mahkemelerine başvurulabilir. Örneğin, bu karardan sonra, etkilenenler yurt dışına seyahat edemezler veya herhangi başka bir ülkede kendilerine (pasaport olsa yararlanacakları) koruma sağlanamaz argümanı ortaya konulabilir, bu da serbest dolaşım hakkını engeller, etkilenen kişi de buna atıf yaprak, karar nedeniyle uğradığı zararı talep etmek için mahkemeye başvurabilir.”

“KARAR SEMBOLİK NİTELİKTE”

Kıbrıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Hukuku Doçenti Aris Konstantinidis Rum yönetiminin, vatandaşını cezalandırmak için pasaportunu geri alabileceğini ancak bunu hukukî bir zemine oturtması gerektiğini belirterek yatırım karşılığı vatandaşlık uygulaması kapsamında verilen vatandaşlıkların, 2020’de Nüfus Yasası’nda yapılan bir değişikliğe dayandırıldığını söyledi. Rum Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararı “sembolik nitelikte” diye nitelendiren Konstantinidis, “Buna rağmen etkilenen kişiler en azından AB’nin Schengen bölgesinde Kıbrıs pasaportu ile seyahat edebilirler” dedi. Konstantinidis, uluslararası hukuk devletlerin, kişileri vatansız bırakmasını engellediği için Bakanlar Kurulu kararının sadece pasaportlarla ilgili olduğunu, vatandaşlıklarla ilgili olmadığını söyledi.

“BİR ŞEY DEĞİŞMEDİYSE AİHM’E BAŞVURAMAZSINIZ, BİREYSEL HAK İHLALİNİN MEVCUT, YANİ İHLAL MAĞDURLARI OLMASI ŞARTTIR”

AİHM’e 5’inci hükümetler arası başvuru konusuna da değinen Konstantinidis, Maraş’ın şahsına münhasır farklı bir durum olmasına rağmen, önceki hükümetler arası başvurular özellikle de 4’üncü başvuru tarafından kapsanmayan şekilde bazı insan haklarının ihlal edildiğinin ispatlanması gerektiğine dikkat çekti. Konstantinidis, “Bir şey değişmediyse AİHM’e başvuramazsınız veya atıf yapacağımız ihlal mahkeme tarafından görülmemiş bir konuyla ilgili ve bireysel hak ihlalinin mevcut olması, yani ihlal mağdurları bulunması şarttır” dedi.

“BU TÜR DAVALAR MAHKEME DÜZEYİNDE BİLE SİYASİLEŞME UNSURLARI DA İÇERİR, NE SONUÇ ÇIKACAĞI ÖNGÖRÜLEMEZ”

Fileleftheros’a göre kararı Kıbrıs Haber Ajansı’na (KİPE) değerlendiren Barolar Birliği Başkanı Hristos Kliridis, bunun Maraş özelinde AİHM’e yapılacak ilk başvuru olacağına dikkat çekerek uzun sürecek bu süreçten, içerdiği tehlikelere rağmen, başarılı çıkmaları halinde diplomaside ve Türkiye’ye baskı yapma noktasında ellerine yeni ve güçlü bir koz geçeceğini söyledi. Kliridis, “Maalesef bu tür davalar, mahkemeler düzeyinde dahi siyasileşme unsurları da içerir, dolayısıyla ne sonuç çıkacağı öngörülemez” uyarısında bulundu.  

Bunun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddeleri tahtında AİHM’e yapılacak bir başvuru olduğuna işaret eden Klidiris, Rum yönetiminin Türkiye’nin bu sözleşmenin, mülkiyet hakkıyla ilgili Avrupa Sözleşmesi Birinci Protokolü’nün de aralarında bulunduğu bir dizi maddesini ihlal ettiğini kanıtlamaya çalışacağını anlattı.

Rum yönetiminin, Kapalı Maraş’ın yüzde 3,5’lik bölümünün askerî bölge statüsünün kaldırılması ve Kıbrıslı Rumlara, mülkiyet meselelerini çözmek için Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) başvurma çağrısı yapılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin maddelerini ihlal ettiğine inandığını ve AİHM’e de bu nedenle başvuracağını anlatan Kliridis, “Avrupa Mahkemesi’ne Maraş konusu özelinde ilk kez başvuru yapılacak” dedi.

Kliridis, Rum yönetiminin daha önce dört başvuru yaptığını ve son başvuruda, müteveffa Başsavcı Alekos Markidis döneminde Mayıs 2001’de karar çıktığını hatırlattı, özetle şunları söyledi:

“Bu başvuru büyük ölçüde başarılıydı. Türkiye mülkiyet, mahsurlar, kayıplar vb. konularda kınandı ve Türkiye bu karara uymuyor. Bunu 100 milyon Euro tazminat mahkûmiyeti izledi, Türkiye bu karara uymadı. Ünlü Titina Loizidu kararından başlayarak, kişisel mülkiyet haklarının ihlali için çok sayıda bireysel başvurular yapıldı ancak bu doğrudan bireysel başvurular Dimopulos davasından sonra, AİHM’in başvuru sahiplerini TMK’ya havale ederek frenlemesiyle durdu. Ancak bu Kıbrıs’ın Türkiye aleyhine hükümetler arası başvuruda bulunmasına engel değil.

KARŞILAŞILABİLECEK ZORLUKLAR…

Bunlar yıllar alan uzun soluklu prosedürlerdir ve elbette çıkacak sonuç önceden tayin edilemez. Bu tür davaların her zaman sonuç açısından bir derece belirsizliği vardır. Karşılaşacağımız zorluklar, Türkiye’nin bu malların Evkaf’a ait olması nedeniyle ihlal diye bir durumun söz konusu olmadığı, kişiler takas, tazmin veya tazminat talebiyle AİHM’in Dimopulos davasında iç hukuk imkânı olarak kabul ettiği TMK’ya başvuru yapılabileceği için hiçbir ihlalin de söz konusu olmadığını ortaya koyma ihtimalidir.

Maalesef bu tür davaların mahkemeler düzeyinde bile siyasileşme unsurları da vardır ve dolayısıyla sonuç önceden kestirilemez. Dimopulos davasını dikkate alırsam, kararın mutlak hukuk argümanları zemininde verilmeyebileceği hissine sahibim. İçerdiği tehlikelere rağmen bu başvuruda başarı elde edersek, diplomaside ve Türkiye’ye baskı uygulanmasında elimize yeni ve güçlü bir koz geçecek.”

“4’ÜNCÜ BAŞVURUNUN HUKUKİ KAZANIMLARI TEHLİKEYE ATILMAMALI”

Gazete AİHM’e 5’inci başvurunun, 2001’de kazanılan 4’üncü başvuru zaferini etkisiz hale getirebileceğinden endişe belirten hukukçular da bulunduğuna dikkat çekerek, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs sorunu danışmanlar grubu üyesi hukukçu Kostas Paraskeva’nın görüşlerini aktardı.

Habere göre Paraskeva, “AİHM’in Kıbrıs’ın Türkiye’ye karşı 4’üncü hükümetler arası başvurudaki kararının Kıbrıs Cumhuriyeti’nin elindeki en büyük hukuki silah olduğunu ve gözbebeğimiz gibi korumamız gerektiğini düşünüyorum. 5’inci Hükümetler Arası Başvuru yapmamız halinde görmezlikten gelinemez, bizi de kaygılandırması gerekir. Türkiye’nin denetlenmesi için halen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin önünde bulunan 4’üncü başvurunun hukuki kazanımlarının tehlikeye atılmaması için çok detaylı araştırılması gerekir” diye konuştu.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.